Ağaç eken, hayat biçmiş.

George Bailey (James Stewart) Şahane Hayat'ta (It's a Wonderful Life - 1946)  az şeye malik olarak yaşamanın keyfine varmış ve bu keyfi insanlara cürmü kadar yeri ışıtma pahasına aktarmaya çalışan bir kahramandı. Bir noel gecesi, insanı "her şeye rağmen" yaşatmaya muktedir bir nevi "yakaza" haliyle muhatap olmuştu ki bu ona, bütün çabalarının safi sarfiyat olduğuna inanmaya ramak kalmışken sunulmuş bir kurtuluş yoluydu. İnsanlardan umudunu kesip, bütün olumsuzlukların müsebbibini kendi kıldığı, münasip bir köprünün korkuluklarından rüzgara ve suya karışmanın yaptığı yapacağı en büyük iyilik olduğuna karar verdiği o anda yanında bir melek belirmişti. Melek, kendi kıymetinin ederini gündelik standartlar hasebiyle bilmemiş ya da buna hak görmemiş George'a  "Velev ki hayata hiç gelmemiş olsaydın, her şey senin faraziyeni doğrular gibi mi olurdu? Yani hayat daha yaşanılır bir yer mi olurdu?" sorusunun cevabını bizzat o dünyaya götürerek göstermişti. Ahir ömründe duyusal bellekten  kayıp gitmiş envai güzel davranışının, iyiliğinin, yardımseverliğinin, çabasının kıymetini "gelmediği bir dünya" tasavvurunda fark eden George ise, bu sıra dışı deneyim ardından sahip olduğu her nesnenin kendisinin bir tezahürü olduğunu anlayarak, sıfırı tüketmiş halde bile mutlu olabilmenin en güzel örneklerinden biri olmuştu.


George Bailey'den yola çıkıp, bir insanın "bana ne gerek vardı ki, geldim şu dünyaya" dememesine ön ayak olacak başka bir güzel insana doğru atı sürmek niyetim. Jean Giono'nun hikayesinden 1987 yılında Frederic Back tarafından resim ve sinema sanatını birleştiren mükemmel bir örnek olarak film edilmiş L'homme qui plantait des arbres ( Ağaç eken adam) Elzeard Bouffier'ın birinci ve ikinci dünya savaşlarına tekabül eden yaşamında, hırsın ve sahip olma arzusunun direttiği savaş yıkımına karşılık sebatla, mutmain bir biçimde tohum ekmesini anlatıyor. Bir yanda yıkılan sayısız dünya varken, diğer yanda olan bitenden habersiz, kendinden başka maiyeti olmayan garip bir köylünün ısrarla ve inatla ağaç dikme çabasıdır film. 20.yy'ın nadir dervişlerinden sayılabilecek Elzeard, enaniyetinden büsbütün sıyrılarak, çorak topraklara "ya biterse" umuduyla binlerce tohum saçar. O saçar da eğer bitmezse toprak utanır. Ama bu azim ve inanca toprak da kayıtsız kalmaz ve on yıl gibi bir sürede o çorak ve mutsuz insanların yaşadığı taşra, çocuğuyla yaşlısıyla herkesin keyifle ve mutlulukla yaşadığı bir yer haline dönüşür. 

George Bailey ve Elzeard Bouffier.. Bir insanın umutsuzluklar ve hayal kırıkları içinde dahi olsa gayretinden taviz vermemesinin insanlık hayatındaki yadsınamaz yerini örnekleyen iki sembol. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Olmayana Ergi Yöntemi

Çöplük

İrrasyonel sanılar