Evvel zaman içinde, evvel zaman dışında..


Yirmili yaşların ortasına demir atmak üzere olup, hala ışıma yapmayan kararlı bir hayata ulaşamamak gerçekten radyasyon yüklü bir sıkıntı. Elinin değdiğini kurutmuş, en çok da bu kurumadan kendi nasiplenmiş insan, hayattan kendini erken emekliye ayırmayı yeğliyor. Okul da bitmiş diyor, dile kolay yedi yaşında başlamıştık okumaya dibini de gördük sayılır yükseklerde gözümüz olmayınca. Hala mı bi yetmezlik, hala mı Faithless şarkısı dinleyip "it's always one step too far" demeler? Okul bitince, hele bir de hala işsizseniz ve evlilik de ufukta ucunu bile göstermiyorsa kafayı kaşımanın vakti gelmiş demektir. Bu 'ara emeklilikte' içli dışlı eşraflı bir düşünce, oturmamış taşların oyuklarını doldurmaya hayli yardımcı oluyor. Bahçede domatesi devlet emekliliğine erteleyin ama arada sık sık kafanıza estiğinde, iş güç sahibi olsanız bile kendinizi emekli edin kendi otoritenizde. T.S Eliot'un şu minvalde bir sözü vardı -özüne halel getirirsem biri düzeltsin-; dönüp baktığınızda hala aynı yerde olduğunuzu görüyorsanız tarih birşey öğretmemiş demektir. Yazarın okurdan nefret sebeplerinden birisidir cümlesinin içine tükürülmesi ama özü anlıyoruz; yılları üstünden atlayarak geçip geldiğimiz bu yolun sonunda hala aynı yerde bir adım sonrasının vehmini sayıklıyorsak artık biraz durup düşünmenin zamanı gelmiştir. Platon'un dediği gibi daha çok şeye sahip olarak değil, daha az şeye muhtaç olarak yaşamanın o anlatılmaz hafifliğini anlayıp, aralamayı bile düşünmediğimiz kapıları sonuna kadar açmanın.. 'Şarkıya, özüne, kalbine, kendine dönmenin..'

Hoş, 'ne kadar kendi oldu insan, o kadar başka..'
Zaman zaman, alem alem içinde..
Ya da 'bir ben vardır bende, bende içeru..'
Bulmaya teşne..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Olmayana Ergi Yöntemi

Ağlayan Çayır, ağlayan Eleni, ağlayan Helen..

Çöplük