Kendi halinde yaşardı, şapkasının altında..

Yakın dostu Salah Birsel'in kehanetinde onun kara bahtı okunur:
İnanın sözüme şairler
üçer beşer söneceğiz
yirmi ikiye varmadan
rüştü gibi öleceğiz.
Şairin ölümünü diğer ölümlerden ayıran belki de en mühim fark söyleyeceklerinin yarım kaldığının daha iyi bilinmesidir. Bir şair ölünce -hele ki öksürerek ölünce- arkasında niyette kalmış dizeler bırakır, yerini bulmamış kelimeler, havada kalmış düşünceler, dalınacak noktalar, yaşanmışlık ve yaşanacaklıklar.. Ölüm insandan canını alır götürür ama şairden daha fazlasını götürür. Ama geride ne bıraktıysa onların da kıymetini getirir. Rüştü Onur geride bıraktıklarıyla kıymetlidir, ölünce susan dildir bu güzel düyada.






Ben ölsem be anacığım
Nem var ki sana kalacak
Ceketimi kasap alacak,
Pardösömü bakkal
Borcuma mahsuben...
Ya aşklarım
Ya şiirlerim ne olacak
Ya sen ele güne karşı
Nasıl bakacaksın insan yüzüne
Hülasa anacığım
Ne ambarda darım
Ne evde karım var.
Çıplak doğurdun beni
Çıplak gideceğim.


Hülasa / Rüştü Onur

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Olmayana Ergi Yöntemi

Ağlayan Çayır, ağlayan Eleni, ağlayan Helen..

Çöplük